Miras Hukuku

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi ve Miras Hukukundaki Yeri

15 July 2025

Yaşlılık döneminde hem huzurlu bir yaşam sürmek hem de mal varlığının geleceğini güvence altına almak, birçok kişinin en temel arzusudur. Benzer şekilde, sevdiği bir yakınının bakımını üstlenerek emeğinin karşılığını hukuki bir güvenceyle almayı istemek de son derece meşru bir beklentidir. İşte bu iki önemli ihtiyacı tek bir potada eriten hukuki araç, "Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi"dir.

Güler Hukuk Bürosu olarak, bu sözleşmenin ne denli hassas dengeler üzerine kurulu olduğunu biliyoruz. Doğru adımlarla yapıldığında taraflar için büyük bir huzur kaynağı olabileceği gibi, en küçük bir hatada veya eksiklikte aileleri karşı karşıya getiren, yıllarca süren hukuki mücadelelere de sebep olabilir. Bursa'daki ve çevre illerdeki müvekkillerimizden sıkça aldığımız sorular, bu konudaki bilgi eksikliğinin ne denli büyük uyuşmazlıklara yol açabildiğini bizlere her gün göstermektedir.

Bu nedenle bu yazımızda, Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi'nin ne olduğundan nasıl yapılması gerektiğine, mirasçılar üzerindeki etkisinden Yargıtay'ın güncel bakış açısına kadar tüm kritik noktaları, herkesin anlayacağı net bir dille açıklayacağız. Amacımız, bu önemli kararı almadan önce tüm yönleriyle bilgi sahibi olmanızı sağlamaktır.


Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Tam Olarak Nedir?


Bu sözleşme, taraflardan birinin (bakım alacaklısı), diğer tarafa (bakım borçlusu) belirli bir mal varlığını veya tüm mirasını devretme taahhüdü karşılığında, ömrünün sonuna kadar kendisine bakma, gözetme ve destek olma yükümlülüğü getiren bir sözleşmedir. Bu sözleşme, Türk Borçlar Kanunu'nun 611. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir.

  • Bakım Alacaklısı: Genellikle yaşlı, hasta veya bakıma muhtaç olan ve mal varlığını devreden kişidir.

  • Bakım Borçlusu: Bakım alacaklısına ömrünün sonuna kadar bakma yükümlülüğünü üstlenen ve bunun karşılığında mal varlığını devralacak olan kişidir. Bu kişi bir akraba olabileceği gibi, tamamen yabancı bir kişi de olabilir.

Bu sözleşmeyi bir bağışlama (hibe) ile karıştırmamak gerekir. Bu bir "ivazlı", yani karşılıklı edimler içeren bir sözleşmedir. Bir taraf bakım hizmeti sunarken, diğer taraf bunun karşılığında bir mal varlığı devretmektedir.


Bu Sözleşme Nasıl Yapılır? Asla Göz Ardı Edilmemesi Gereken Şekil Şartları


Güler Hukuk Bürosu'ndaki tecrübelerimiz göstermektedir ki, bu sözleşmeyle ilgili çıkan uyuşmazlıkların büyük bir kısmı, en başta yapılması gereken şekil şartlarına uyulmamasından kaynaklanmaktadır. Kanun koyucu, bu sözleşmenin önemine binaen çok katı kurallar getirmiştir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, kanun gereği miras sözleşmesi şeklinde yapılmak zorundadır. Bu ne anlama geliyor?

  1. Resmi Makam Zorunluluğu: Sözleşme, alelade bir kağıda yazılarak yapılamaz. Mutlaka resmi memur önünde düzenlenmelidir. Bu resmi memur, uygulamada genellikle Noter veya istisnai durumlarda Sulh Hukuk Hakimi'dir.

  2. İki Tanık Şartı: Sözleşmenin yapıldığı esnada, tarafların ve resmi memurun yanı sıra iki tanığın da hazır bulunması ve sözleşmeyi imzalaması zorunludur.

  3. Ehliyet Şartı: Bakım alacaklısının (malını devreden kişinin) tam fiil ehliyetine sahip olması, yani ayırt etme gücünün yerinde ve kısıtlı olmaması gerekir. Noter, bu durumu anlamak için gerekirse doktor raporu talep edebilir.

Yargıtay'ın bu konudaki tutumu son derece nettir. Bu şekil şartlarına uyulmadan yapılan (örneğin iki taraf arasında yazılıp imzalanan veya tanıksız yapılan) bir ölünceye kadar bakma sözleşmesi, hukuken kesinlikle geçersizdir. Böyle bir belgeye dayanarak hiçbir hak talep edilemez.


Miras Hukukundaki Yeri: Diğer Mirasçılar Bu Sözleşmeye İtiraz Edebilir mi?


Geldik en can alıcı soruya. Diyelim ki babanız, kardeşlerinizden birine veya bir üçüncü şahsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile en değerli mülkünü devretti. Siz ve diğer mirasçılar bu duruma itiraz edebilir misiniz? Miras payınızın azaldığını (saklı payınızın ihlal edildiğini) ileri sürerek dava açabilir misiniz?

Kural olarak, cevap **"hayır"**dır. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi, bu sözleşme bir bağışlama değil, karşılıklı bir sözleşmedir. Bu nedenle, tenkis davasına (saklı payın korunması davası) konu olmaz. Yani, "Babam bu mülkü ona bağışladı, benim saklı payım zedelendi" diyemezsiniz.

Ancak, her kuralın bir istisnası vardır ve Yargıtay bu istisnanın sınırlarını çok net çizmiştir. İşte bu istisnanın adı: Muris Muvazaası (Mirasçıdan Mal Kaçırma).

Eğer yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ardındaki gerçek niyet, bakım hizmeti almak değil de, diğer mirasçılardan mal kaçırmak ise, o zaman diğer mirasçılar bu sözleşmenin muvazaa (danışıklı işlem) nedeniyle iptali için dava açabilirler.

Peki, bir mahkeme veya Yargıtay, sözleşmenin gerçek amacının bakım mı yoksa mal kaçırma mı olduğunu nasıl anlar? Ofisimize gelen dosyalarda ve Yargıtay kararlarında öne çıkan kriterler şunlardır:

  • Bakım İhtiyacı: Bakım alacaklısının gerçekten bakıma muhtaç bir durumu var mıydı? Sağlığı, yaşı ve genel durumu bunu gerektiriyor muydu?

  • Bakım Eyleminin Gerçekleşmesi: Bakım borçlusu, sözleşmede belirtilen bakım görevlerini fiilen yerine getirdi mi? Hastaneye götürdü mü, masraflarını karşıladı mı, manevi destek oldu mu? Yoksa sadece kağıt üzerinde mi kaldı?

  • Edimler Arasındaki Oran: Devredilen malın değeri ile sağlanan bakım hizmeti arasında fahiş bir oransızlık var mı? Örneğin, sadece birkaç aylık bir bakım karşılığında çok değerli bir mülkün devredilmesi şüphe çekebilir.

  • Tarafların İlişkisi ve Niyeti: Bakım alacaklısının diğer mirasçılarıyla arası nasıldı? Onları mirasından mahrum bırakmak için özel bir çaba içinde miydi?

Pratik Bir Örnekle Somutlaştıralım: Bursa'da yaşayan 80 yaşındaki Ayşe Hanım'ın iki çocuğu olsun: Ali ve Veli. Ayşe Hanım, oğlu Veli ile bir ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak en değerli dairesini ona devrediyor. Ayşe Hanım'ın vefatından sonra Ali, bu duruma itiraz ediyor.

  • Ali'nin Davayı Kazanabileceği Senaryo: Mahkeme, Veli'nin annesiyle hiç ilgilenmediğini, onu hiç doktora götürmediğini, hatta ayrı şehirde yaşayıp sadece bayramlarda ziyaret ettiğini, Ayşe Hanım'ın tüm ihtiyaçlarını aslında kendi imkanlarıyla veya komşularıyla giderdiğini tespit ederse, bu sözleşmenin aslında annesinin bakımını sağlamak için değil, Ali'den mal kaçırmak için yapıldığına hükmedebilir ve sözleşmeyi iptal edebilir.

  • Ali'nin Davayı Kaybedeceği Senaryo: Mahkeme, Veli'nin yıllarca annesiyle birlikte yaşadığını, onu düzenli olarak doktor kontrollerine götürdüğünü, tüm faturalarını ödediğini, manevi olarak her an yanında olduğunu tanık beyanları ve belgelerle ispatlarsa, bu durumda sözleşmenin geçerli olduğuna karar verir. Ali'nin saklı payı ihlal edilmiş olsa bile, ortada karşılıklı bir edim olduğu için davayı kaybeder.


Sözleşmenin İptali veya Sona Ermesi


Bu sözleşme, sadece taraflardan birinin vefatıyla sona ermez. Belirli durumlarda daha erken de sonlanabilir:

  • Önelli Fesih: Taraflar arasındaki güven ilişkisi zedelenmişse ve sözleşmenin devamı çekilmez hale gelmişse, taraflardan her biri tek taraflı olarak sözleşmeyi feshedebilir. Ancak bu durumda, o ana kadar verilenler geri alınır.

  • Mahkeme Kararıyla Fesih: Taraflardan biri yükümlülüklerini ciddi şekilde ihlal ederse, diğer taraf mahkemeye başvurarak sözleşmenin feshini talep edebilir.

  • Bakım Borçlusunun Vefatı: Eğer bakım borçlusu, bakım alacaklısından önce vefat ederse, bakım alacaklısı bir yıl içinde sözleşmeyi feshetme hakkına sahip olur.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, görüldüğü üzere, doğru niyet ve sağlam bir hukuki altyapıyla yapıldığında taraflar için bir güvence, aksi halde ise büyük bir hayal kırıklığı ve aile içi anlaşmazlıkların fitilini ateşleyen bir sebep olabilir. Miras hukuku, yalnızca kanun maddelerinden ibaret olmayıp, derin insani ilişkileri ve hassas dengeleri de içinde barındırır.

Ben, Avukat Uğur Güler olarak, bu denli önemli ve geri dönülmez sonuçları olabilecek bir sözleşmeye imza atmadan önce, tüm tarafların haklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde anladığından emin olunması için mutlaka profesyonel hukuki danışmanlık alınmasını tavsiye ederim. Geleceğinizi ve aile içi huzurunuzu riske atmayın. Bu hassas süreçte size ve ailenize en doğru yolu göstermek için Güler Hukuk Bürosu'ndaki ekibimle birlikte Bursa'daki ofisimizde ve dijital platformlarda yanınızda olmaya hazırız.



Sıkça Sorulan Sorular (SSS)

1. Ölünceye kadar bakma sözleşmesini sadece aile üyeleriyle mi yapabilirim? Hayır. Bu sözleşmeyi kan veya akrabalık bağınız olmayan herhangi bir kişiyle (arkadaşınız, komşunuz, hatta bir kurum) yapabilirsiniz. Önemli olan, tarafların ehliyeti ve sözleşmenin resmi şekilde yapılmasıdır.

2. Bakım borçlusu (bana bakacak kişi) benden önce vefat ederse ne olur? Bu durumda, bakım borçlusunun mirasçıları genellikle sözleşmeyi devam ettirme yükümlülüğü altına girer. Ancak siz, bakım borçlusunun vefatından itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi feshetme hakkına sahipsiniz.

3. Bu sözleşmeyle devredilen mal, benim vefatımdan sonra mı bakım borçlusuna geçer? Bu durum sözleşmenin içeriğine bağlıdır. Taraflar, tapunun hemen devredilmesini kararlaştırabileceği gibi, mülkiyetin bakım alacaklısının vefatından sonra geçeceğini de kararlaştirebilirler. Uygulamada genellikle tapu devri hemen yapılır ve tapuya "bu mülk ölünceye kadar bakma sözleşmesine tabidir" şerhi konulur.

Av. Uğur Güler